20 Eylül 2017 Çarşamba

0 Brad Parks - Hiçbir Şey Söyleme


~~~*~~~
"Lütfen onlara zarar vermeyin. Ne isterseniz yapacağım. Lütfen onlara..."
"Hiçbir şey söyleme," diye uyardı sesin sahibi.
Sonra telefon kapandı.
~~~*~~~

Ve bir polisiye daha bitti. Açıkçası kitabın kalınlığı başlamadan önce gözümü korkutmuştu ama korkutacak kadar da değilmiş dedim. 

Brad Parks ülkemizde yeni tanınan yazarlardan sanırım. Polisiye yazarları hakkında pek bilgim yok ama başka yayınlanmış kitabının olmaması öyle düşünmeme neden oldu. Kalemi fena değildi, kurgusu da güzeldi. Sadece bazen beni sıkan detaylandırmaları vardı. 

Daha detaylı yorum yaptığımda iyisiyle kötüsüyle irdeleyeceğim kitabı ama önce kısaca konusundan bahsetmek istiyorum. 

Oldukça saygın bir konumda Yargıç olan Scott Sampson, çocuklarıyla havuz günü olan çarşamba günü karısından aldığı mesaj sonucunda çocukları okuldan almadan günü işinde tamamlayıp evine gider. Karısı Alison'da eve geldiğinde çocukları karısının yanında da göremez. 6 yaşındaki küçük ikizlerin kaçırıldığını fark eden çift için zorlu bir süreç başlayacaktır. Çünkü Yargıç Sampson çocukları kaçıranlardan aldığı telefonda polise ya da FBI'ya ya da başka bir yere haber vermeleri karşısında çocuklarını kaybedeceklerini öğrenirler. Çocukların durumunu kimseye söylememeleri gerekmektedir. Kısacası Hiçbir Şey Söylemeyeceklerdir.

~~~*~~~
Kızıma babacığının onu bir şekilde koruyacağını söylemek istedim. 
Dünyanın tüm dikenlerini ayıklayarak onun o narin tenine tek bir çiziğin bile gelmemesini sağlamak istedim. 
Dünyadaki her babadan beklenen şeyi yapmak istedim: 
İşleri yoluna koymak.
~~~*~~~

Çocukları kaçıranların Yargıçtan bir istekleri vardır. Baktığı davada onunların istediği sonucu çıkarması. Ama işler onların planladığı gibi gitmez. Bazı ters davalar ve olmaması gereken sonuçların çıkması yargıcın da işini tehlikeye atarken diğer yandan çocuklarının hayatı söz konusu olan bir babanın yapacağını yapmaya çalışan yargıcın hayatının en zor anlarını yaşadığı gerçeğini okuduk. 

İlginç bir kurgu zinciri vardı kitabın açıkçası. Ama asıl ilginci de neydi biliyor musunuz? Kitap yargıcın tarafından yazılmıştı. Bir adamın... bir babanın... normalde erkek tarafından yazılan kitapların sayısı oldukça azdır ki çoğunlukla yanılmıyorsam polisiyeler üçüncü kişi tarafından yazılarak her detay herkesin düşüncesine göre okunur. Bu kitapta bu fark vardı ki bu durum hoşuma gitti. Kitabı okumaya başladığımda yargıcın tarafından anlatılacağını düşünmemiştim.

Kitabın kurgusunu sevdim, şüphelenmeleri, şüpheleri doğrulayan hareketleri ve bu hareketlerin sonucunda olan olaylar ve gelişen bazı hüzünlü sonuçları, kitabın sonundaki suçlunun amacı... hepsi oldukça iyi bir kurgu ile anlatılmıştı. 

~~~*~~~
Sam'in çok sevdiği Emma'sı yanındaydı. Emma'nın da Sam'i.
Birbirlerinin yanında oldukları sürece ikizlere bir şey olmazdı.
Bu en iyi durum senaryosuydu.
En kötü durum senaryosuysa, aklımdan uzak tutmak için çaresizce çabalamamı gerektiren türdendi.
~~~*~~~

Ancak... adamın yargıç olmasının gerektirdiği şekilde kitaptaki o işin gerektirdiği düzenlemeyle ilgili kısımlar açıkçası biraz sıktı. Ki zaten kitap yaklaşık olarak ilk 170 sayfa falan daha ağır ilerledi sonra sonra açılmaya başlandı. 

Ben polisiyelerde dinmeyen aksiyon seviyorum genelde ama bunda daha çok psikolojik baskı altındaymışım gibi hissettirdi. Sanırım çaresiz bir babanın tarafından kitabın anlatılmasının da etkisi oldu. Çocukların başına bir şey gelecek olmasının endişesini hissettim işimde bende. Ama dediğim gibi aksiyon fazla yoktu içinde. Kitabın son 50 sayfası zaten başlı başına bir olaydı o sayfalar süperdi :D tam benlikti. 

Neyse kitaba detaylı yorum yapıp da sizin hevesinizi kaçırmak istemem. Ama suç içerikli ve gizemli şeyleri seviyorsanız ve onlarla beraber katil kim moduna girmek istiyorsanız denemelisiniz :)

~~~*~~~
Güvenlik denilen şey bir efsane; insan gerçekliğini maskelemek için kendimizi inandırdığımız büyük bir yalandı. Sosyal ilişkiler taşa değil, kuma yazılmış sözleşmelerdi ve ciğerinde yeteri kadar nefesi olan herhangi biri tarafından herhangi bir anda üflenerek rüzgara karışabilirdi. 
~~~*~~~

Bu arada Sevgili Arkadya sizlerin yaptığı kapakları genelde beğenirim ama bu kapağı pek beğenemedim. Hep kitaba dair bir ayrıntı olarak düşündüm kelebekleri ama vardı da ben mi kaçırdım acaba diye de düşündüm keşke kelebek yerine oyuncak ayı olsaydı hem kitaptan bir detay olurdu ama bu kapak olmamış bence :( üzgünüm kapak tasarımınızı bu sefer beğenemedim. 



Kitabın adı      : Hiçbir Şey Söyleme
Orijinal adı     : Say Nothing
Yazarı              : Brad Parks
Çevirmen        : Demet Arı
Yayınevi           : Arkadya
Sayfa sayısı      : 576

Kitabın tanıtım yazısı: 

Çocuklarınızın hayatta kalıp kalmaması alacağınız tek bir karara bağlı olsaydı, ne yapardınız?

 Saygın bir işi ve sevgi dolu bir ailesi olan Yargıç Scott Sampson’ın bütün yaşamı karısı Alison’dan gelen sıradan bir mesajla tamamen değişmek üzeredir. Scott, altı yaşındaki ikizlerini yüzmeye götürmek için okuldan almaya hazırlanırken, karısından çocukları kendisinin alacağına dair bir mesaj gelir.

Daha sonra eve gidip biraz dinlendikten sonra Alison gelir, fakat bir sorun vardır: İkizler yoktur. Scott ve Alison ne olduğunu anlamaya çalışırken birden telefon çalar. Her ebeveynin en kötü kâbusu olan trajik gerçekle karşı karşıya kalırlar: Birileri Emma ve Sam’i kaçırmıştır ve şartları Scott’ın bir duruşmada verecekleri talimatlar doğrultusunda karar vermesidir.

 Bu noktadan sonra Scott kendisini sürekli gerçekle yalanın karıştığı ve köşe kapmaca oynadığı, en yakınlarından bile şüphelendiği korkunç bir oyunun içinde bulur. Scott, her şeye rağmen çocuklarını kurtarabilecek midir?


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın