6 Kasım 2016 Pazar

0 Buse Gümüş - Düşlerimin Prensi - 1. Cilt


~~~*~~~
Hayatımın dönüm noktası o andı ve her şeyi, 
sadece üç saniye içerisinde baştan sona değişmişti.
~~~*~~~

Neredeyse bir asırdır bende olan kitap Düşlerimin Prensi’ne başladım ve bitirdim. Bir asır derken şaka yapmıyorum, geçen sene Tüyap’tan almıştım bu sene Tüyap başlıyor bir hafta sonra… bir asır olmuş :)

Buse Gümüş, ilk kitabını yayınlayan Türk yazarlarımızdan biri. Normalde bilmediğim etmediğim yazarların kitaplarını okumam ama Türk yazar olunca da şans vermek geliyor içimden ve Buse’ye bir şans verdim. Sade, yormayan bir kalemi var. İlk kitabı dolayısıyla çok fazla bir beklentiye girmedim ki zaman zaman acemiliğini kitabında belli etti bence.


~~~*~~~
Belki onun yanında üzülecektim, kalbim bu yakınlığa dayanamayacaktı. 
Ancak her şeye rağmen hayat güzeldi en azından bugün için.
Onunla.
~~~*~~~

Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Rüya üniversiteyi kazanmış kendine öz güveni olmayan dış görünüşü yüzünden dışlanan bir genç kız. Fazla kiloları onun çevresi tarafından dışlanmasına neden olacağını düşünen ama uzun süreli diyette yapamayan bir kız (diyet konusunda aynı ben ;)) Neyse, Rüya bir gün derse yetişme çabası içerisindeyken önünden geçeceği sınıftan çıkan Mert’e ilk görüşte aşık olur. Mert ise Rüya’nın tam tersi, uzun boylu yakışıklı bir genç adamdır. Kızların salya akıttıkları ve hayran oldukları, onunla çıkmak için çırpındıkları bir adam. Rüya’nın arkadaş grubu aynı zamanda Mert’i de tanıyan ve arkadaşlık eden grup olunca Rüya ve Mert aynı ortamlarda bulunmak zorunda kalıyorlar. Rüya’nın Mert’e olan duyguları sebebiyle uzak durma çabaları Mert’in dikkatini ve ilgisini çekerken onun bu kişiliği Mert’in merakını uyandırıp arkadaş olmak istemesine neden oluyor. Sonrasında ise zaten olaylar başlıyor. Mert, Rüya’nın maruz kaldığı aşağılanma sonucunda ona yardım ediyor zayıflamasını sağlıyor falan derken ikili arasında ilk kıvılcım çakıyor ve kıskançlık krizleri, sahiplenmeler, çekememezlikler ve entrikalarla dolu olan bir kurgu halini alıyor hikayeleri.

~~~*~~~
Hayat her şeye rağmen devam ediyordu işte. 
Yenilseniz de, yıkılsanız da yola devam edebiliyordunuz. 
~~~*~~~

Bir yanda klasik şişman kız zengin ve yakışıklı adam hikayesinden güzel ve zayıf kız ama hala zengin ve yakışıklı adam hikayesine geçiş yapıyor.

Arada eğlenceli atışmalar, çok güzel arkadaşlıklarda okuyoruz. Hele bu bloggerın bayıldığı şey ise… kitabın İstanbul Üniversite’sini yazması. Biliyor muşunu bilmiyorum ama ben de koca dört yılımı İstanbul Üniversitesi’nde geçirmiş bir öğrenciydim ve bu kitap bana kendi öğrencilik dönemlerimi hatırlattı. Arkadaşlarla kantin sıralarında geçirdiğimiz eğlenceli vakitler, gelen yakışıklıları kesmelerimiz (itiraf ediyorum kesiyorduk :)) , okulun bahçesinde yeşillliklerde oturmalarımız ve bizim şanslı tarafımız ben AvKampüs’teydim yani Avcılar Kampüsü’nde orada gölde vardı. Göl kenarındaki ormanlık alanda geçirdiğimiz vakitler… Bütün bunları bana anımsatan bir kitap oldu ve sırf bu yüzden bile sevebilirdim bu kitabı. Baya geçmişe gidip öğrenciliğimi nasıl da özlediğimi anımsadım. Bana bu güzel anları hatırlattığın için teşekkürler sevgili Buse ;)

Neyse kendimden çok bahsettim kitaba dönelim ;) ama bunları kitapta görmek çok güzeldi tekrardan söylemek istiyorum.

Gökhan, Figen, Gizem ve Rüzgar’ın arkadaşlıkları aralarındaki eğlenceli vakitleri severek okudum. Mert ve Rüya’nın sevgi pıtırcığı halleri biraz… fazla geldi çok fazla seni seviyorum modları oldu aralarında… birbirlerine karşı duygularını dile getirdiklerinde ve bir de çok fazla inatlaştılar bence :)

~~~*~~~
İnsanların çoğu öyleydi gerçi. Hep sahip olamayacakları şeyleri istemezler miydi? Onların gözlerinde o kadar büyütürlerdi ki kusursuzmuşlar gibi gelirdi. Mert de benim için öyleydi. 
Ulaşılmayan. Kusursuz. Sahip olamayacağım tek şey.
~~~*~~~

Kitabın tek kitap olarak kalmasını tercih ederdim diye düşünüyorum. Mert ve Rüya birbirlerine duygularını söyleyip de her şey tatlıya bağlandığında bitebilirdi, hatta bir bölüm yapıp evli mutlu çocuklu moduna da giriş yapılabilinirdi, bu kurguda ikinci kitap… fazla mı gelir bilemiyorum. İkinci kitaba başlıyorum şimdi. Onu da artık o kitabın yorumda konuşuruz.

Çok fazla beklentiniz olmasın, keyifli vakit geçireceğiniz sizi yormayacak bir kitap. Buse’nin acemiliği dediğim gibi kalemine yansımız belki diğer kitapları daha iyi olur bilemiyorum.

Beklentinizi yüksek tutmayın, tamamen keyifli vakit geçirmek için okuyun. Okumaya karar verdiğiniz de kesinlikle ikinci kitabı da elinizde bulundurun çünkü ilk kitap çok fena bitiyor merak edebilirsiniz devamını.

Seri iki kitaptan oluşmaktadır. 

Kitabın adı           : Düşlerimin Prensi - 1
Yazarı                   : Buse Gümüş
Yayınevi                : Nemesis Kitap
Sayfa sayısı           : 512

Kitabın tanıtım yazısı: 

"Gerçekleşmeyeceğini bile bile kurulan düşler, insanın canını acıtmaktan başka bir işe yaramıyor." Aşkın hiç uğramadığına ve uğramayacağına emin olduğum bir durakta beklerken, hiç ummadığım bir anda düştüm aşkın içine. Hem de hiç olmayacak bir insanla; Mert Demiroğlu'yla… Üstelik bu öyle bir düşüştü ki, sadece üç saniye sürmüştü; ne olduğunu bile anlayamamıştım. Aşkın zor olduğunu biliyordum ama söz konusu Mert ise sadece zor değil, imkânsızdı benim için aşk. O, insanların düşündüğünden daha fazlasıydı. Düşünceli, nazik ve sevecendi. Onun masmavi gözlerinin derinliklerine düştüğümde, tutunduğum yine oydu. Yine de imkânsızdı işte. Mert ve ben sadece arkadaş olabilirdik, benim kalbim her ne kadar daha fazlasını istese de… Ancak hayatın benim için daha farklı planları olduğunu bilmiyordum; benim masalım henüz yazılmamıştı. Hepsinde olduğu gibi bu masalın da bir prensese ve bir prense ihtiyacı vardı. Benim masalım da Düşlerimin Prensi'ni bulduğumda başlayacaktı.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın