13 Aralık 2015 Pazar

0 Özge Erkin ile Röportajımız



Merhabalar, sorularıma başlamadan önce yeni kitabınız hayırlı olsun, gerçi neredeyse bir ay oldu yanılmıyorsam çıkalı ama dilerim bol bol satışlı olur.  Her iki kitabınızı okumuş bir blogger olarak yeni kitaplarınızı beklemedeyim bilginiz olsun.

Sorularım başlıyorum, baştaki sorular klişe sorular olacak ama sizi hem tanımayanlara tanıtmak hem de yazar kimliğinizin haricinde Özge Erkin kimdir öğrenmek istiyoruz.

İlleKitapBlogu:  Bize kendinizden bahseder misiniz? Özge Erkin nasıl biri? Ne yer ne içer? Ne yapmaktan hoşlanır? Neler okur, ne tür yazmayı sever (bunu ben iki romandan keşfettim ama bilmeyenler için olsun cevap;)) Gezmeyi mi yazmayı mı yoksa okumayı mı daha çok sever?

Özge Erkin: Öncelikle Merhaba. İnsanın kendisini anlatması en zoru sanırım. Kolay yoldan başlayayım. 32 yaşındayım evliyim ve bir kızım var. Kendimi bildim bileli okumak hayatımın bir parçası oldu. Onun dışında yabancı dizileri takip etmeyi severim . Eski bir yelkenci olduğum için denize aşık biriyim. Masum Koza'daki Poyraz karakterinin bu aşkı benden geliyor. Siyasi olmamak kaydıyla her şeyi okuyabilirim. Ama son zamanlarda popüler tüm kitapları okumaya çalışıyorum. Gezmeyi çok sevdiğim söylenemez. Okumak ilk başta geliyor benim için. Yazmak ise büyük mutluluk.


İlleKitapBlogu: Yazmaya nasıl başladınız? Birden ilham geldi bunu kaleme mi aldınız yoksa birileri mi teşvik etti sizi? 

Özge Erkin: Bu garip bir hikaye aslında. 9 yıl evvel kızıma hamileydim ve çok zor bir hamilelik dönemi geçiriyordum .Dışarı çıkıp kitap alabilecek durumda bile değildim. Ve okuyamadığım için çok mutsuzdum . Birden bire okuyacak bir şey bulamadım madem ben yazayım dedim.  Ve Ebedi Yansıma adlı hikayemi yazmaya başladım. Yayınlanan kitaplarımın aksine fantastik bir hikaye. Benim için her zaman özel olarak kalacaktır. Daha sonra yazmaktan kopamadım.

İlleKitapBlogu: Birçok yazar uzun yıllardır yazmasına rağmen yeni yeni kitapları çıkıyor, sizin de öyle mi yoksa yazmaya başladığınız zaman keşfedilmiş bir yazar mısınız?

Özge Erkin: Ben dediğim gibi 9 senedir yazıyorum. O zaman Wattpad yerine forum siteleri vardı. Dizifilm adlı sitede yazmaya başladım ilk olarak . Sonra bizim hikayelerimiz adlı forum da yazmaya başladım . Fakat hayatımın kötü bir döneminde yazmayı bıraktım ve 2 sene kadar elime kalem almadım. Daha sonra hayatımdaki eksikliğin yazmak olduğunu fark ettim ve hızlı bir dönüş yaptım. Daha önce hiç hikayelerimi yayınevlerine yollamamıştım. Böyle bir planım yoktu. Yazmaktan mutluydum ve okurlarla bunu paylaşmayı seviyordum .Olimpos Yayınları bana Wattpad'de ulaştığında ilk önce biri benle dalga geçiyor sandım. Ama sonrasında kızıma da güzel bir miras olacağını düşünerek teklifi kabul ettim. Önceliğim hikayelerimin basılması değil. Bu hiçbir zaman değişmeyecek. Ben masallarımın okuyan kişilerin yüreklerine dokunmasını istiyorum .Kitap olarak basılması bu sayının büyümesini sağlıyor sadece.

İlleKitapBlogu: Benim için yazarlara sorduğum klasik bir soru oldu. Halk arasında bir tabir vardır eminim biliyorsunuzdur. “İsimler karakteri yansıtır.” Karakter isimlerinizi bu tabire uyarak mı seçiyorsunuz yoksa başka detaylar mı arıyorsunuz isimlerde?

Özge Erkin: Bazı hikayelerimde karakter isimlerini büyük araştırmalar sonucu buldum. Ebedi Yansıma'daki karakterlerin isimleri mesela. Her biri karakterin özellikleri ile birebir uyumlu. Ama diğer hikayelerimde özellikle bu arayışa girmedim. Mesela Devran karakterinin adını eşim bana önermişti. 

İlleKitapBlogu:  İlk kitabınız Masum Koza, sosyal medyada Zehirli Sarmaşık olarak biliniyordu yanılmıyorsam, nasıl oldu da Masum Koza adını aldı bu kitap? 

Özge Erkin: Zehirli Sarmaşık adına bir kitap, bir film ve bir dizi çekilmiş. Editörüm ile birlikte bu ismin değişmesinin daha doğru olacağını düşündük. Uzun bir arayıştı yeni ismi bulmak. Ama sonunda içime sinen “Masum Koza”da karar kıldık. 

İlleKitapBlogu:  Racon Serisi… nasıl, ne zaman aklınıza geldi böyle bir seri oluşturmak. Bundan şikayetçi olduğumu söyleyemem ama ne yalan söyleyeyim ilk duyduğumda okumadan önce biraz Kurtlar Vadisi tarzı mı racon kesmeler mafyavari tavırlar falan diye düşünmüştüm ama karşıma çıkan şey beni şaşırttı ve fazlasıyla tatmin etti. Şikayetçi değilim bu racondan ama nasıl oluştu bu konu? 

Özge Erkin: Aslında kitaptaki bir sahne bana tüm hikayeyi yazdırdı. Herkesin bildiği meşhur bilek kesme raconu.  Çok sevgili dostum Mihr-i Yüreğimin içine dokunan şiirlerini okurken de Devran’ın şair yanı canlandı kafamda. Karakteri benimsemek için Masum Koza hikayesine kattım . Sonrasında benden bağımsız aktı gitti. Önce karakterleri oluşturma gibi bir alışkanlığım var. Kurgu sonra ki iş benim için. Karaktere inandığım ve onu sevdiğim zaman hikayeyi isteğim şekle sokabiliyorum rahatça. 

İlleKitapBlogu:  Şiire karşı merakınız var mı? İkinci kitabınız Destan’daki şiirsel anlatım mükemmeldi.  Açıkçası sizin şiire karşı bir ilginiz olduğunu düşünmeme sebep oldu

Özge Erkin: Her şiire değil. Şiir başka bir boyut benim gözümde. Destan’daki bazı şiirler sevgili Mihri’ye ait. Ve sadece Devran için yazıldı. Bazı şiirler ise bana ait. Şiirsel anlatım ise tamamen içimden gelen bir durum. Ama çok kolay olduğunu söyleyemeyeceğim. Şiir yazan insanları daha bir takdir ettim yazma sürecimde. 




İlleKitapBlogu:  Klasik müzik… genelde Türk milletinin pek dinlemediği, dinleyenlere de garipseyerek baktıkları bir durumdayken neden klasik müzik seven karakterler oluşturdunuz? Hele Destan’da İl Divo’nun Isabel şarkısını görünce… inanılmaz hoşuma gitti. :) müzik zevkimi paylaşan birileri var Abant çevresinde dedim. 

Özge Erkin: Müziksiz yapamayan ve yazamayan biriyim. Klasik müzik de bunlardan biri. Duygusal şarkıları alıştığımız tabiri caizse ‘damar’ diye nitelendirdiğimiz şarkıları kullanmak istemedim. Müziğin kendi ruhu vardır bana göre. Klasik müzik bile bir insanı derinden etkileyebilir gözlerinin dolmasını sağlayabilir. Sanırım bunu vermek istedim. 

İlleKitapBlogu:  Racon Serisi üç kitap yanılmıyorsam. Destan, Kılıç ve Kutsal…  Sizce de biraz ters bir durum değil mi? Kutsal ikinci Kılıç üçüncü kitap olsa Hakim ve Mehveş’i Kılıç’ta göreceğiz, en azından geçmişlerini bilirdik? Ahh evet, her iki kitabı da Wattpad’den okuyorum ve bayıldım :) 

Özge Erkin: Kesinlikle haklınız. Ama bu tamamen istem dışı gelişen bir durum. Kutsal hikayesi aklımda olan bir hikaye değildi. Hatta Kılıç'ı bile sırf okurlarım istediği diye yazmaya başlamıştım. Ama dedim ya karakterleri sevince akıyor hikayeler. Basım aşaması sizin dediğiniz gibi olacak ama. Destan'dan sonra Kutsal en son da Kılıç. 
Çok teşekkür ederim diğerlerini de sevmeniz benim için inanılmaz büyük bir mutluluk . Çünkü yazan kişi bir hikayesinde çok sevilen bir karakter yarattıktan sonra devamı için hep endişeli olur. Acaba onun kadar sevileni yazabilecek miyim der. Ama ben bunu Hakim karakteriyle başarabildim sanırım.

İlleKitapBlogu:  Kılıç ve Kutsal’da kitap olmayı hak ediyor bu yüzden onları da raflara yerleştirmek için pes etmeden çalışmanı diliyorum. Ahh, bu arada bu serideki kitap isimleri tek kelime olmasının özel bir nedeni  var mı?

Özge Erkin: İnşallah , her şey nasip. Kitap olmalarını bende çok isterim. Zaman gösterecek sanırım. Tek isim olmasının benim için özel bir anlamı var. Çünkü ben tek kelimeye bir çok anlam yüklenebileceğine inanıyorum. Hikayelerin isimleri de o yüzden hep tek kelime. 

İlleKitapBlogu:  Kitaplarınızda, son zamanların gündemi olan cinsel içerik yok. Halbuki bu detayların sattığı ve neredeyse her kitabın içeriğe girdiği düşünülürse, sizin yazmamanızın bir sebebi var mı? Ahh, yanlış anlamayın bundan şikayetçi değilim hatta memnumun. Karakterlerin beraberliğini o kadar kapalı ve uygun üslupla anlatıyorsunuz ki bayılıyorum anlatıma.

Özge Erkin: Acaba bu soru sorulur mu diye ümit ettiğim soruyu cevaplayacak olmaktan çok mutluyum şuan. Cinsel içeriğin olmaması benim özellikle tercih ettiğim bir durum. Ama şurada altını çizmek istiyorum ki bu şekilde yazanlara karşı en ufak bir art niyetim yok bunu söylerken. Herkesin kalemi özgürdür. İstediği şekilde yazar. Ama ben işin duygusundan yanayım. Kaba olacak belki ama seksin ne olduğunu çocuklarda dahil herkes biliyor. Bunu anatomik olarak anlatmak doğru gelmiyor bana. İşin duygusunu yok ediyor. İnanılmaz romantik bir sahne okuyorsunuz. Duygular tavan ama bir anda gözünüzde yücelttiğiniz erkek karakter normal bir adama dönüşüyor. Hayvani içgüdüsünü yazmak değil benim derdim. Sevişirken ki ruhunu tatminini yazmak. Yoksa dediğim gibi herkes ne olduğunu biliyor o sahnede. Ben duygusunu vereyim okuyucu gözünde canlandırsın bence daha güzel. 

İlleKitapBlogu:  Diğer okurlarınız ne düşünüyor bilmiyorum ama DestanMasum Koza’dan çok daha iyiydi. Tam olarak doruk noktasına çıkarmışsınız kitabı. Hem konu, hem anlatım hem de kapak tasarımıyla… Her kitabında kalemini geliştiren yazarlardan biri olduğunuzu düşünüyorum. Hiç geriye dönüp baktığınızda bu evet daha iyi dediğiniz oluyor mu?

Özge Erkin: Kesinlikle. Masum Koza'yı şimdi tekrar yaz deseniz en az 100 sayfa eklerim. Baştan aşağıya değiştiririm. Masum Koza benim acemiliğime denk geldi. Ve şöyle ki Zehirli Sarmaşık olarak yazmaya 7 sene evvel başlamıştım. Sonra yarım bıraktım. Tekrar yazmaya başladığım kısım ise Devran’ın hikayeye dahil olduğu kısım. Sanırım fark orada  anlaşılıyor. Kendimi geliştirme kısmına gelince bunun için çaba harcıyorum .Farklı türlerde farklı üsluplarda yazarak sürekli yenilemeye çalışıyorum. Her seferinde bir öncekinde illa daha iyi olmalıyım gibi bir hırsım yok, ama işleyen demir ışıldar misali, sürekli yazmaya okumaya çalışıyorum. 

İlleKitapBlogu:  Kitaplarınıza dair çok kötü eleştiriler aldığınız oluyor mu? Özellikle Destan’la ilgili? 

Özge Erkin: Destan ile ilgili bir tane yorum gördüm arabesk bulunduğuna ve klişe olduğuna dair. Kötü eleştirilere sinirlenen biri değilimdir. Hadsizliğe tahammülüm yok. Arabesk ve klişe bulmaları hiç önemli değil bu kişinin bakış açısına göre değişir. Ama Masum Koza ile ilgili bir yorum gelmişti onu çok garipsemiştim. Aziz Baba karakteri en sevdiklerimden biridir. Ve onun için aslında ruh sağlığının yerinde olmadığını ve böyle kibar konuşan bilge tavırlar takınan bir adamın itici ve korkutucu olduğunu yazmıştı biri. Küfür eden erkek görünce “vay be ne adam, şöyle maço böyle erkek” falan diyoruz ama söz konusu kibarlığa gelince çağın gerisinde kalmış ruh hastası oluyor. Garip .

İlleKitapBlogu:  Kitap konularından biraz uzaklaşalım diyorum. Nasıl ortamlarda yazmayı seviyorsunuz? Yazarken müzik dinliyor musunuz? Bir şeyler içiyor musunuz? 

Özge Erkin: Şimdi şöyle ki Abant da bir dağ evim var, şöminenin karşısına geçiyorum. Yanımda şarabım. Yanan odunlardan çıtır çıtır sesler geliyor, fonda Strauss çalıyor… Ahhh keşke. Ama ben aynen şu durumda yazıyorum. Üzerimde pijamalar, koltuğuma tünemişim, kızım ayak ucumda ödevini çözüyor, ‘Zeynep'çim 6 kere 8  42 etmez. Tekrar bak o soruya’ diye araya giriyorum. Bu arada kulaklığım her daim takılı müziksiz olmaz.  Tam olarak tablo bu şekilde :)

İlleKitapBlogu:  Kitaplarınızı yolda ya da kitapçı da birinin elinde ya da raflarda görmek nasıl hissettiriyor?

Bu güzel bir his. Çocuğunuz müsamereye çıktığında hissettiğiniz o gurur gibi bu da benzer hissi veriyor insana. Ama beni en mutlu eden şey okurlardan gelen yorumlar. İste onlara paha biçilemez.

İlleKitapBlogu:  Kitaplarınız çıktığında çevrenizden, ailenizden nasıl tepkiler aldınız?  Onlarda okudu mu? 

Özge Erkin: Eşim bu konuda çok destek oldu sağ olsun. Ama okudu mu derseniz, hayır. Eşim zirvede bıraktı kitap okuma olayını, Cin Ali'lerde yani :) annem ve akrabalarım okudu. Ama kimin okumasını çok istersin derseniz; rahmetli babamın okumasını çok isterdim. Bu isteğimi şimdi en azından nasip olursa Zeynep büyüdüğünde okuyacak diyerek pozitifleştirmeye çalışıyorum.

İlleKitapBlogu:  Son zamanlarda sosyal medyada çoğu okur yeni bir akım geliştirip kitaba eleştiri yapmak yerine yazarları ya da okurlarını hedef alıyor. Kimileri yerin dibine sokuyor kimileri ise beğense de burun kıvırır modunda takılıyor. Bu konuda ne düşünüyorsun? 

Özge Erkin: Bu ön yargı her daim var ve sanırım da hep var olacak. Buna canlı şahitlik de yaptım hatta. İzmir Tüyap'ta sevgili yazar dostum Ayşegül Çiçekoğlu ile imzamız vardı. İki genç kız standın önünden geçerken Masum Koza’nın kapağı dikkatlerini çekti. ‘Aa ne güzel kapak' diyip ellerine aldıktan üç saniye sonra ‘ıyyy Türk yazarmış' diyerek sanki kitap alev almış gibi standa fırlattılar. Bende gayet neşeli bir şekilde ‘aaa aşk olsun yazarının önünde yapmasaydınız bari' dedim. Çok utandılar. Bu algıyı kırabilecek miyiz bilmiyorum, ama kırılmasını isterim. Çünkü bu yazmaya hevesli içinde cevher saklı insanların da şevkini kırıyor bence. 

İlleKitapBlogu:  Bir yazar olarak, severek takip ettiğiniz ve okumaktan keyif aldığınız yerli – yabancı yazarlar kimler? Her okurun gözü kapalı kitabını alacak kadar kalemine güvendiği yazarlar olduğunu düşünüyorum. Sizin de öyle yazarlarınız var mı?

Özge Erkin: Yerli yazarların hepsini takip etmeye çalışıyorum .Özellikle Wattpad'den çıkanları. Yabancı yazarlardan da vazgeçemediklerim var. Diana Gabaldon, Dan Brown, Paulo Coelho bunların başında geliyor. Ama bir isim var ki hayata bakışımı değiştirmiş bir yazardır. Og Mandino. Kim okumadıysa geç kalmıştır bence. 

İlleKitapBlogu:  Bir yazar olarak değil de bir okur olarak birine kitap tavsiye etmek isteseniz hangi yazarın kitabını tavsiye edersiniz?

Özge Erkin: Yazar tavsiyesi değil de şöyle bir önerim olacak. Kitap okumayı sevmeyen insan yoktur. Sadece doğru kitapla buluşamamış insan vardır. Farklı türlerde okuyun, böylece sizi en çok heyecanlandıranı, en çok mutlu edeni bulacaksınız. Kalıba sokmayın kendinizi. İlla klasikler okumalıyım demeyin. Önce kitap okumayı sevin, sonrasında bir bakmışsınız korku dolu gözlerle sayfalarını karıştırdığınız Suç ve Ceza’yı bir solukta okuyuvermişsiniz. 

İlleKitapBlogu: Son zamanlardaki Türk yazar patlamasını nasıl yorumluyorsunuz?

Özge Erkin: Bu popüler bir furya şuan için. Elbet negatif tarafları da vardır. Ama ben bardağın dolu kısmını görmeyi seven biriyim. Bu rüzgar, kendi içine kapanmış gençlere, evde sadece ev işi yapan ev hanımlarına ya da bu yaşta ne yapabilirim ki diyen birilerine örnek oluyor. İtici bir kuvvet yaratıyor. Elbette bu rüzgar dinecek, sonrasında sadece kalemi kuvvetli olanlar ayakta kalacak belki. Ama en azından kitap okumaya, yazmaya, bir şeyler yaratabilmeye teşvik etmesi bile yeterli bence. 

İlleKitapBlogu:  Wattpad… tam bir yazar avı olarak kullanılan bir alan. Çok fazla kişi hikayesini paylaşıyor ve klişe olarak kötü çocuk iyi kız ya da istemem yan cebime koy modunda yakılan karakterlerin birbirine aşkını yazıp oylama rekoru kırıp da kitabı basılan yeni yazarlar için neler düşünüyorsunuz? Hiç kaliteli kitapların ya da yazarların aralarda kaybolduğunu düşünüyor musunuz?

Özge Erkin: Genç yazarlarımız bu klişe diye tabir ettiğimiz konuya ilgileri olduğu için sürekli bu konuda yazıyorlar. Hitap ettikleri yaş grubu belli. Aman bunlar klişe at çöpe demek de doğru değil. Ama bazı hikayeler var ki milyonları  devirmiş ‘aman yarabbi, bu kadar da değil’ diyorsun. Ve evet harika hikayeler gölgede kalıyor. 

İlleKitapBlogu:  Biraz eğlenceli sorular soralım mı? :) Dilerim cevaplarken sıkılmazsınız.  İşte sorularımız :)

# İlk hayran olduğunuz kitap?
Şeker Portakalı.

#İlk okuduğunuz seri? 
Çatı –Vc Andrews

#Favori Seriniz, erkek ve kadın karakteriniz?
Açlık oyunları- Katniss ve Petta

#Ciltli kitap mı karton kapaklı kitap mı?
Karton kapak (Ciltli kitapları çantamda taşımak zor:))

#Kitap arasına ayraç mı yoksa rastgele bir kağıt parçası mı kullanırsınız?
Hiç biri asla kıvırmam asla araya bir şey sokuşturmam. Kaldığım sayfa aklımdadır. 

#Şuanda okuduğunuz kitap?
Paulo Coelho- Beşinci Dağ (Üçüncü seferim)

#En son okuduğunuz kitap?

#Gitmeyi en çok istediğiniz 3 yer?
İskoçya- İtalya ve Tibet 

# Okumaktan hoşlandığınız türler?
Fantastik başta olmak üzere hemen hemen hepsi

# Asla okumam dediğiniz tür?
Siyasi ve kişisel gelişim kitapları okumuyorum


# Kendi karakterlerinizden en çok hangisini kendinize yakın hissediyorsunuz? Neden?
Kutsal- Benden çok şey var onda. 

Ne tür müzik dinlemekten hoşlanırsınız? 
Ruhum canı neyi çektiyse

# Ne tür film izlemekten hoşlanırsınız?
Korku- gizem

En sevdiğiniz çizgi film?
Ayy bilemedim şimdi çok uzun zaman oldu ama She-Ra vardı bizim zamanımızda. Onu çok severdim


İlleKitapBlogu:  Son sorum. : ) Bir yazar olarak, yeni yazar adaylarına, yeni yeni yazmaya başlayanlara ve acemi yazarlarımıza hitaben neler söylemek istersiniz? Onlara nasıl nasihat verip yol göstermek istersiniz?

Özge Erkin: Yazar olarak değilde, bir masal anlatıcısı olarak diyelim: Öncelikle kendilerini kısıtlamasınlar. Öyle bir şey yazayım ki popüler olsun hemen milyonlara ulaşsın derseniz maça yenik başlarsınız. Okuyanlara bir şeyler hissetirebilmelisiniz. Bunun yolu da karakterlerinizden geçer. Yazdığınız karaktere inanırsanız okuyucuyu da inandırırsınız. Hikayeniz sahici olur. Ama bunların ötesinde en önemli şey çok okumanızdır. Çok okuyun, bahane üretmeyin, her an her boşluğunuzda okuyun.

İlleKitapBlogu: Çok fazla soru sormuş olduğumu şimdi fark ettim. Dilerim sıkılmazsınız cevaplarken :) Vakit ayırdınız için teşekkür ederiz ve yeni kitaplarınızı hevesle, merakla ve heyecanla beklemedeyiz. 

Özge Erkin: Benim için de inanılmaz keyifliydi. Çok teşekkür ederim . Kucak dolusu sevgiler. 

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın